başımıza dahi ne geldiğini bilemeyişimiz...
Tüm bağlar burada kopmakda. Evet tekrar söylemek gerekir ki başımıza ne geldiğini bilemeyişimiz.
Bilemiyoruz çünkü algılar dünyasında esiriz. Algı aklımızı çarmıha germiştir. Algının zirveye doğru tırmanışının yaşandığı çağda akıl dumura uğramıştır.
Aklımızı dumura uğratanlar bizi fiili olarak işgal edemeyeceklerini anlayınca zihni olarak işgal politikalarını devreye soktular. İslamı örf ve ananelerimizi elimizden aldılar. Bunu ise hayatım tüm köşelerinde görmek mümkündür. Lakin en önemlisi ise eğitimimizin üzerinde kurulan bu hakimiyetlik bizleri öz yurtlarımızda parya muamelesine mahkum bırakmıştır.
Bu zihniyet bir zamanlar bizim olan bu eğitim sistemimizi bizden alıp içini dinden ve ahlaktan boşaltıp içine aklın yüceliği, fen ve tekniğin kutsallığını üfleyerek doldurdular ve ruhculuk idealine son vererek bu vatanın çocuklarını tekniğin esiri, araçların kölesi haline çevirdiler.
Bu eğitimle beslenen öğrenci ise hakikate ulaşmak, Allaha kavuşmak, insanın bu dünyadaki kamil olma yolundaki seferini adım adım aşması gerekirken ve öğrendiği onca dersler bu yolculukda birer araç olacakken, bu zihneyetden çıkan her öğrenci insanlık mertebesinden düşdükçe düştü araçları amaç haline getirdi ve diploma sahibi olmayı ulaşılacak en yegane bir şey olarak gördü.
Şunu ise insanlık hiç sormadı nasıl olurda onca büyük(!) eğitimden geçtikden sonra insan hayla hırsızlık, rüşvet, zulüm, yalancı, koltuk sevdalısı, sahtekar biri olabilir.( ki olmasa bile hareket dönüştürmeyen eğitimde sorgulanması gerekir.)
Evet bu eğitim sisteminin içerisinden ruhu çıkardılar tek boyuta indirdiler. Tek bir boyuta yani sadece madde ye indiren eğitim sistemi, bu ise insanların herşeyini maddeleştirdi, kabalaştırdı ve öğrenilen herşeyi faydasız ve manasız sırtında taşınan küfenin içerisindeki birer malumat olmaktan öteye gidemedi. "Al bunlar senin bu dünyada işine yarayacaklar bunları öğren yapılacak bir ticaretde de kullan maaşını al ve hayatına bak" evet birçok okumuş insanların hayat serüvenine bakın durum bundan ibarettir.
Bizleri ebediliğe doğru götürecek eğitim sistemi ise küfede değil kalpde taşınır. O kalpde taşınan bilgiler ise bizi sonsuzluğun kaynağına götürür. Öğrencilerini o kaynağa ulaştırabilen asıl o öğretmenlerdir önünde saygıyla durulması ve minnet duyulması gereken.
Asıl kaynağa kavuşturan öze ulaştıran sozsuzlukla buluşturan bir öğretmen ise nasıl mümkün olabilmektedir ki...
Dünkü yazının başında değinip geçtiğimiz 3 formüldür bizi böylesine mümkün bir muallim yapacak olan.
Yusuf Kaplan'dan beslenilen bu 3 formül ise şudur;
İlim, İrfan, Hikmet yolculuğu. İlimle bileceğiz, irfanla bulacağız, hikmetle olacağız. İlimle akıl devreye girecek, irfanla kalp devreye girecek, hikmetle ruh devreye girecektir. Tüm bunların evvelinde de Hz. Peygamber(a.s) gibi ümmileşerek gerçekleşecektir yani zihinlerimizdeki çağdaş hurafeye çöplüğüne dönmüş malumatlardan arınarak.
EYY ÖĞRETMENLER SON SÖZÜMÜZ ŞU OLSUN Kİ;
Zamanımızın istiklal savaşı bu cephede gerçekleşmektedir, yerini ve mevziğini koru ki seni yarın Sütçü İmam, Şahin Bey, Kara Fatma, Gödesli Makbule gibi hepimiz analım ve ismini tarihe yazalım...
Comments