M.Ö 427'li yıllar da dünyaya gelmiş olan Platonun mağara alegorisi çok dikkat çekici bir benzetimdir.
Mağara içerisinde tutsaklıktan kurtulan kişinin arkadaşlarına gördüklerimizin dışarda gerçeklerinin olduğunu bizim gördüklerimizin sadece birer yansımadan ibaret olduğunu ve bu yansımaların asli olan kendilerinin dışarda bir gerçeği olduğunu söylediğinde, tutsak olanlar bu hür arkadaşına inanmazlar ve onu delilikle suçlayıp dışlarlar.
Çünkü bir masal anlatılmıştır onlara ve budur gerçek olan denmiştir.
Evet masallar...
Yalancı masalar.
Bizlere de hep masallar anlatıldı ve o anlatılanlar ile hayatımızı şekillendirdik. Yani şekillenen hayatımız anlatılan masallar çerçevesinde oldu. O çerçevenin dışına resim çizmek ise yasaklandı, çizenler suçlandı, aforoz edildi, ona bakma sen diyerek yüzler mağara duvarlarına çevrirdi.
Halbuki hayatımızı hakikatler ırmağında bulayıp kendi hikayemizi yazmalıydık ama bizde tersi oldu var olan hikayelerde payımıza düşen rolleri seslendirdik.
Hayır kabul etmiyorum.
Hayır hayır kesinlikle kabul etmiyorum. Kimse bize masal anlatamaz. Kimsenin de masalında oynayamayız.
Bize masal çizenler bir hikayede rol teklif edenler asla olamaz mümin insan olarak, tanrıdan bile gelen rolleri kabul edemeyiz biz. Biz Ademoğluyuz.
Hazır olarak gelen hayatı bile kabul etmeyiz, kendi hikayemizi yazmak, kendimizi bulmak için o masalı reddederiz. Gerçeği içimizde olgunlaştırmak, hakikati tahkik ederek olgunluğa kavuşturmak için.
O elmayı yeriz o masaldan çıkabilmek için yıllarca göz yaşı içinde dünyayı dört dolanırız. Sonucunda kendi hikayemizi yazarak Yaradanımıza döneriz.
Son olarak demek istiyoruz ki; Kimse bize masal anlatmasın, şeylerin hakikatlerinden haberdar edecek özgürlüğe kavuşmadıysa...
留言